Jeolojik açıdan yerkabuğu içinden çıkarılan, doğal, işlenmemiş maddelere kayaç; ticaret ve yapı amacı ile doğadan kırılarak çıkarılan blok veya parçalara ise taş denir. Taşlar tümüyle doğa ürünü maddeler olup yapıya elverişli bulunanları peyzaj mimarlığında yapı ve kaplama malzemesi olarak kullanılır. İnşaatlarda yapısal destek ve perde duvarları, kaplama, zemin döşemesi veya süsleyici nitelikte kullanılan her türlü taşa, yapı taşı adı verilir. Doğal taşlar döşemelerde, duvarlarda, bordür ve refüjlerde işlevsel ve estetik yönden olduğu kadar dış mekan düzenleme çalışmalarında dayanıklılık ve gösteriş açısından da önemli bir yer tutar.
Doğal taşların sağlam, kullanışlı, ekonomik olmaları, değişik renk ve desen göstermeleri, eskiyerek peyzaj elemanları ile iyi uyum sağlamaları taşların önemini ortaya koyar. Ayrıca hava kirliliğine de diğer malzemelerden daha iyi dayandıkları görülür. Taş insan elinde işlenebilen güven verici bir malzemedir. Taşın taklit edilemez güzelliğini taştan başka materyalde bulmak mümkün değildir.
(UZUN, 2000).
İnsanoğlunun bilinen tarihin başlarından beri yapılarında kullandığı taş, toprak ve ahşap en önemli malzemelerdir. İlk insanlar kendilerini korumak ve avlarının derilerini soymak için sert ve kesici taşları kullanmışlardır. Daha sonraları tekerleğin kullanılmaya başlaması ile önemli yolların yüzey kaplaması, köprü ve su kemeri gibi yapılarda taş kullanımı yüzyıllar boyunca vazgeçilmez olmuştur. Hititler, Romalılar ve Selçuklulardan kalma birçok önemli taş yapı günümüzde taşın gücünü ortaya koymaktadır.
M.Ö. bir çok uygarlığın yapıtlarında, Peru’da ve Mısır’da tapınak ve piramitlerde büyük, yekpare taşlar kullanılmış ve taşlardan süsleme amaçlı yararlanılmıştır. Mısır mimarisinde taşın kullanımı M.Ö. 3000 yılının başlarına rastlamaktadır. Özellikle Assuvan’dan getirilen granit ve bazalt gibi taşlar duvar kaplamaları, dikili taşlar ve heykeller için kullanılmıştır.
Ortaçağ bahçelerinde, duvar kenarlarındaki duvara bitişik taş oturma yerleri ve altlığı olan mermer masalar bu bahçelerin en ilginç köşeleridir. Rönesans bahçelerinde yer alan mermer heykeller, bina ile bitkiler arasında yumuşak bir bağın kurulmasını sağlamış; mermerler beyazlıkları ile bahçedeki servilerin renklerini vurgulamışlardır (Akdoğan, 1970, Uzun, 2000).
Çin bahçelerinde taş, avluları çevreden ayırmak için yapılan yüksek duvarlarda kullanılmıştır. Zemin döşemesinde çim yerine çakıl veya taş tercih edilmiş ve bahçelerde dağları sembolize etmek için değişik şekilli kayalara yer verilmiştir. Çin bahçesinde taş ve kayalar ifade ettiklerinin dışında özel olarak değer taşımışlar ve bahçelerdeki çiçeklerin, ağaçların ve suların ifadesi için kullanılmışlardır.
Japon bahçelerinde kayalar ve taşlar önemli elemanlardır. Çağlayanı, ırmağı, köprü ve okyanusu ifade edecek şekillerde kullanılan taşlarla fenerler yapılmış, hiç su olmadan taş, çakıl ve kum gibi malzemelerle su ifadesi verilmeye çalışılmıştır.
Ortaçağda, kesme taş en gerekli yapı kısımlarında; kapı, pencere gibi mimari elemanlarda lento olarak ve yer yer de kalın işlenebilen taşın bol bulunduğu, ahşabın sınırlı olduğu bölgelerde tümüyle doğal taş konutlara rastlanmıştır. Buralarda hayranlık verici bir işçilik ve ilginç detaylandırma örnekleri gözlenmiştir. Zemin kaplamasında dayanıklı taşlar, bazı üst örtülerde hafif taşlar, çatı kaplamasında tabakalar halinde ayrılan geçirimsiz taşlar birçok Avrupa köylerinde halen görülebilmektedir.
18. yy. ile birlikte Avrupa’da taş yolların yapımında belirli bir ustalık kendini göstermeye başlamıştır. Kassel, yüzyılın sonlarına doğru yollarından ötürü Almanya’nın en güzel kentlerinden biri sayılmıştır. Bu kentte başlayan ilk kaldırım yapımı, Paris’te ancak 1803 yılından sonra gerçekleştirilmeye başlanmıştır.
19. yy. taşın kullanımında çeşitli yöntemlerin ve tekniklerin denendiği bir dönem sayılır. Viyana, Münih ve Paris’te taş döşeme yapılmış meydanlarda, döşemelerde taş kullanılarak süsleme biçiminin en zengin örnekleri ortaya konulmuştur. 18. yy. ile birlikte Avrupa’da taş yolların yapımında belirli bir ustalık kendini göstermeye başlamıştır.
Görüldüğü gibi taşlar, insanların barınaklarını düzenlemeye ilk olarak başladıkları devirlere inen çok eski bir kullanışa sahiptir. Çünkü insanlar ilk olarak, kolay elde edilebilecekleri çeşitli yapı ve karakterdeki taşlan bulmuş ve dünyanın her yerinde yaygın olarak kullanmışlardır.
Herhangi bir taşın peyzaj konstrüksiyonu için uygunluğu taşın fiziksel ve kimyasal yapısına bağlı olmakla birlikte, ocaktan çıktıktan sonra gördüğü mekanik işlemlere de bağlı bulunmaktadır. Çünkü taşlar genellikle ocaktan alındıkları gibi hemen kullanılmazlar. Kullanış şekline, yerine ve yapı konstrüksiyonuna göre, yonu işçiliğine gerek gösterebilirler. İşçilik oram çoğaldıkça konstrüksiyon maliyeti artar. Taş işçiliği, taşın ocaktan çıktığı yaman taş bünyesindeki yatak suyu nedeniyle az olur ve taş kolay işlenir. İşleme çekiç, murç, tarak, keski gibi taşçılık aletleriyle yapılır (Şekil 2.2.). Taş konstrüksiyonlarında stabil görünüş esastı;. Bu nedenle şekil ve motif gibi ayrıntılı çalışmalar bazı hallerde mekan içinde uygun düşmeyebilir. Genel olarak değişik derecede taş yonu çalışmaları peyzaj mimarlığı yatay ve düşey kaplama işlerinde sık olarak kullanılmaktadır (Şekil 2.3.). Taşlar doğada bol miktarda bulunmakla beraber her taşın rengi, sertliği dış etkenlere karşı mukavemeti ve işlenebilirliği birbirinden oldukça farklıdır. Bu nedenle peyzaj konstrüksiyonlarında taşın sertliği, ocaktan çıkarılabilme durumu, rengi, hava şartlarına (suya ve sıcaklığa) karşı dayanıklılığı ve maliyeti üzerinde durulması gereken önemli konulardır (Aran, 1966).
Ayrıca taşların mekanik özellikleri, peyzaj mimarlığında kullanımlarım önemli ölçüde kısıtlayabilir. Çünkü taşların çeşitleri arasında mukavemet farklılıkları görüldüğü gibi, aynı taşın iki farklı parçası bile farklı özellikler verebilir.
Taşların su emme kabiliyeti ve miktarı, taşın basınca mukavemetini olumsuz yönde etkiler. Özellikle killi taşlarda bu durum önemlidir. Diğer taraftan taşlarda gözenekliliğin çoğalması, hacim ağırlığım azalttığı gibi taşın mukavemetini de düşürmektedir. Genelde taşlar sağlam ve statik yapı materyali olarak görünmelerine karşın, çekme ve gerilmeye karşı mukavemetleri azdır. Nitekim gerilmeye karşı mukavemet, basınç mukavemetinin ortalama 1/10’u, eğilme mukavemeti ise basınç mukavemetinin 1/7’si kadar olmaktadır (Güngör, 1962).
Değişik amaçlarla kullanılan taşların farklı özelliklerde oluşu, bu taşlan oluşturan mineraller ve bu minerallerin oranlan, oluşum biçimleri ve zamanla ilişkilidir. Taşlar kimya ve mineroloji bakımından belirli bir tek mineralden oluşabildikleri gibi çoğunlukla çeşitli minerallerin karışımı olurlar.
Doğal taşların mekanik dayanımı, suyu geçirmemesi, ısı izolasyonu, yangına mukavemeti ve çeşitliliği aranılan özelliklerdir. Dayanımı çok az olan malzemeler taştan daha fazla bakım ve onarıma ihtiyaç duyarlar. Ayrıca doğal taş detaylandırmada değişik seçenekler vererek, projeye kişilik kazandırır.
Taşlar kimyasal bileşenlerine, renklerine, sertlik durumlarına, genleşme katsayılarına göre peyzaj, mimarlığında çok değişik alanlarda kullanılır. Genellikle sert taşların yer döşemelerinde değişik şekillerde kullanımına sık sık rastlanmaktadır. Diğer taraftan bazılarının kaya bahçelerinde ve havuzlarda doğal şekilleri ile kullanıldığı görülmektedir. Cilalanabilen ve blok haline getirilen taşların genellikle iç mekan düzenlemelerinde değişik formasyonlarla kullanılmasıyla güzel görünümler elde edilmektedir. Bu özellikler göz önüne alındığı zaman peyzaj mimarlığında bitkilerle birlikte taşın kullanımı mekanı tamamlayıcı bir unsurdur.
Doğal taşın en büyük dezavantajı maliyetidir. Maliyeti azaltma çalışmaları ocaktan başlayıp kesme, işleme atölyelerinden döşemesine kadar devam eder. Günümüzde doğal taşın kullanımında meydana gelen azalma daha ucuz malzemelerin rekabetinden kaynaklanmış olmakla birlikte, bu konuda etkili olan diğer bir faktör de inşaatlarda dış görünüm düzeninin sağlanabilmesi ve modüler birimlerin aynısının yapılması için oluşan doğal taleplerdir. Taşların özellikle renk açısından değişimler göstermesi, tekdüze renk özellikleri üretimi mümkün kılmaz. Taşın sahip olduğu estetik özellik, yapay malzeme olan taş taklidi modüllerinin çok üzerindedir.
Taşlar oluşumlarına göre petrografik bakımdan üç grup altında; Püskürük (Volkanik) taşlar, Metamorfik taşlar. Tortul taşlar olarak toplanmaktadır.
a. Püskürük Taşlar: Yeryüzünün merkezinden erimiş halde gelen kütlelerin, yeryüzüne çok yakın yerlerde veya yeryüzünde soğumasıyla oluşan taşlara püskürük (mağmatik-volkanik) taşlar denilmektedir. Erimiş kütlelerden oluşan püskürük taşlar kristalli, sık dokulu, yoğun, sağlam ve sert olup bünyelerinde fosil bulundurmazlar (Akman, 1975).
Püskürük taşlar oluşum tarzlarına göre üç sınıfa ayrılabilir:
-İç püskürük taşlar (Granit, siyanit, gabro, diyorit, peridotid vb.),
-Dış püskürük taşlar (Kuvars, porfir, diyabaz, riyolit, bazalt, andezit, melafir vb.),
-Damar taşlan (Granit, porfir, siyanitporfir, pegmetit vb.).
Volkanik taşlar çok sağlam ve mukavim olmalarına rağmen, yontulma güçlüğü ve her yerde kolay bulunmamaları nedeniyle tortul taşlara göre daha az kullanılırlar. Sağlam olmaları nedeniyle, dış mekan düzenlemelerinde özellikle çevreleme elemanları (duvarlar) ile yapılarda çok kullanılmaktadır. Peyzaj konstrüksiyonlarında basamak, kaplama ve parke taşı olarak kullanılan püskürük taş çeşitleri ve özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
Andezit: Ankara taşı olarak adlandırılan sert, sağlam yapılı ve ağır bir taştır. Genellikle esmer ve siyah demir renginde olurlar. İçinde bulundurduğu minerallere göre (kara mika, amphibol ve augit) kırmızı ve yeşil renkli olan andezitlerin mimari süslemede yatay ve düşey kaplamalar için kullanıldığı görülür. Andezitin pembe ve morumsu renklerine de rastlanılabilir. Birçok kentlerimizde gördüğümüz yeşil renkli parke ve bordur taşlan andezitten yapılmıştır.
Peyzaj düzenlemede, dış koşullara dayanıklı olmaları sonucu parke taşı, bordur, duvar, kolon ve döşeme yapımında kullanılabilir. Çünkü andezitin işlenmesi granit ve bazalta göre daha kolay, ince ve kaba yonuya daha uygundur. Ülkemizde andezit Erciyes, Süphan ve Ağrı Dağlarında bol bulunmaktadır. İzmir, Balıkesir, Bolu, Ankara, Trabzon, Konya ve Bursa çevrelerinde de zengin andezit damarları vardır.
Granit: Ana mineral olarak feldispat ve kuvars’dan oluşan ve bileşiminde genellikle mika bulunduran volkanik bir taştır. Bünyesinde bulunan kuvars kristalleri şeffaf olup miktarı arttıkça sertliği de artar. Dokusu tamamen iri kristaller halinde (yaklaşık 2-5 mm kadar) olabilir. Renkleri çoğunlukla mavimtrak esmer, gri, yeşil gri, olmalarına karşılık içinde ihtiva ettiği bazı mineraller nedeniyle pembe, kırmızı ve yeşil renkli olanları da görülebilir. Bünyesinde feldispat oram arttıkça rengi kırmızılaşır.
Granit sert ve sık dokulu, basınç mukavemeti 800-2500 kg/cm2 bir taş olmasına karşın ocaktan yeni çıktığında içerdiği nem nedeniyle kolay kesilir. Daha sonra suyunu kaybederek sertleşir ve zor işlenir. Fazla gözenekli olmadığı için de dış şartlara ve aşınmaya dayanıklıdır. Renkleri solmaz, iyi cila kabul eder. Dayanıldı olması nedeniyle dış mekanda ve büyük yapılarda, temellerde, su altı inşaatlarında, büyük havuzlarda, parke yol döşeme, mozaik duvar, sütun ve bordur taşı yapımında kullanıldığı görülür (Şekil 2.4.). Bileşimindeki minerallerin yüksek sıcaklıklarda farklı genleşme özellikleri göstermesinden dolayı ani ısı değişikliklerine dayanıldı değildir. Yurdumuzun birçok yerinde rastlanabilir. En önemli granit yatakları Kapıdağ, Kazdağı, Uludağ, Gebze, Kozak, Çanakkale, Armutlu, Gümüşhane ve Giresun civarında bulunur.
Bazalt: Çoğunlukla yarı kristalleşmiş, camsı, homojen, sert ve bazik bir taştır. Bazen süngerimsi gözenekli yapıda olabilir. Basınca dayanımı (2500-5000 kg/cm2) yüksektir. Genellikle koyu ve siyah renkli, sık dokulu, tamamen kristalize, ağır ve çok sağlam olan bazaltların ocaktan çıkarılması kolaydır. Fakat işlenmesi zor ve pahalı olduğu için kullanımı biraz sınırlı olmaktadır. Hava şartlarına dayanıklıdır. Su altı inşaatlarında, yollarda ve duvar yapımlarında, zemin kaplaması ve bordur taşı olarak kullanılmaktadır. Cilalandığı zaman kaygan yüzey yapar. Islak zeminlerde kullanımında dikkatli olmak gerekir. Ülkemizde Tokat Diyarbakır, Van, Manisa, Çorlu’da geniş bazalt taşı damarları ve bazalt çeşitleri bulunmaktadır.
Siyanit: Karakter itibariyle kuvars’sız bir çeşit granittir. Dokusu taneli olup, çok az oranda mika ihtiva eder. Bu nedenle granitten daha iyi cila tutar. İç mekanlarda özellikle ihtiva ettiği feldispat etkisi ile kırmızı renkli olan çeşitleri dekoratif kaplamalar için kullanılır. İyi bir kaplama taşıdır. Dış şartlara dayanıldı olması nedeniyle döşeme yapımında ve taş basamaklar için kullanılabilir.
Diyorit: Görünüş olarak granit ve andezite çok benzeyen bir taştır. Genellikle gri veya beyazımtrak olup, ender olarak pembe renkli olabilir. Dokusu iri taneli ve dış etkenlere ve basınca 1700 kg/cm” dayanıklıdır. Konya ve Doğu Karadeniz’de rastlanır.
Trachit: Çok sert olmayan volkanik bir taştır. Renkleri açık ve koyu gri, sarımsı veya kırmızımtrak olup, bazı ocaklarda benekli veya çizgili trachitlere rastlanabilir. Hafif ve kolay ezilebilmesi nedeniyle trachit tüflerinin kireçle karıştırılarak bağlayıcı olarak kullanıldığı görülür. Dış şartla ve ısı değişimlerine karşı pek dayanıklı değildir. Yoğun ve sert olanları yapı taşı, cephe kaplaması olarak kullanımına yurdumuzun çeşitli yerlerinde özellikle volkanik kesimlerde (Afyon, Isparta ve Kars yörelerinde) rastlanmaktadır.
Serpantin: Serpantin koyu-açık yeşil renkli, siyahımsı yeşil ve beyazımsı benekli, dokunumu yağlı, kompakt, granüler veya telsel halde bulunan bir taştır.
Serpantin Türkiye’nin birçok yerinde geniş alan kaplar ve “ofilitik seri” ismi verilen radiolarit-serpantin-kristalize kalker üçlü serisi içinde görülür. Batı Anadolu’da Muğla-Denizli; Malatya, Elazığ- Guleman çevrelerinde ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde pek çoktur. Bu bölgelerde işletilen ve ekonomik değeri olan kromit yatakları bulunur.
Serpantin çakıllarının manyezitli, dolomitli bir çimento ile birleşmesiyle oluşmuş kütleye “serpantin breşi” denir. Güzel renkleri ve desenleri nedeniyle aranan bir inşaat süs taşıdır. Bizans eserlerinde çok kullanılmıştır. İstanbul’da Beyazıt Cami avlusu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi dış giriş kapısındaki sütunlar serpantin breşidir.
İçinde ince kalsit, dolomit damarları bulunan serpantin türüne “ofikalsit” ismi verilir. Bu türe “serpantin mermeri” veya “eski yeşil mermer” de denilmektedir. Birçok camide ve dükkan vitrinlerinde süs-kaplama taşı olarak kullanılmıştır.
Serpantin renginin güzel olması ve iyi cilalanması nedeniyle kaplama taşı olarak çok aranır. Bu iş için sert, yoğun, som, çatlaksız ve oldukça büyük tomrukların çıkarılması istenir. Bilecik’in 7 km. güneyinden, Abbaslık Köyü civarından çıkarılan serpantinler 1950’den sonra Ankara’da Anıtkabir inşaatında kullanılmıştır.
Telsel serpantin (krizotil) endüstride “serpantin aspesti” adı ile tanınır. Yanmazlığı, ısıyı yavaş geçirmesi nedeni ile ateşe ve elektriğe karşı yalıtım çalışmalarında yararlanılır (Erguvanlı, 1983).
b. Metamorfik Taşlar: Yer kabuğunda oluşmuş bir taşın yeryüzünün derinliklerinde sıcaklık, basınç, sürüklenme gibi etkiler altında şekil değiştirerek kristalize olması sonucu meydana gelen sık dokulu başkalaşmış taşlardır. Metamorfik taşların içinde en çok kullanılanı gneis (gnays)’dir. Bunların dışında fillatlar ve mikaşistler yeralır. Bünyesinde granit bileşiklerini ve bunlar arasında bir çok ara cisimleri ihtiva eder. Paralel tabakalar halinde kolayca gelebildiği için düşey kaplama işlerinde çok kullanılır. Hava şartlarına granit kadar dayanıldı değildir. Anadolu’da granit yataklarına yakın olarak görülmektedir. Metamorfik taşlar içinde mermerler, yılantaşı ve billurlaşmış şistler yer alır.
Mermer: Püskürük ve tortul taşların basınç ve yüksek ısı etkisi ile değişikliğe uğrayarak yeniden kristalize olmaları sonucu meydana gelmişlerdir. Bu yapısıyla homojen yapılı iyi ve saf bir kalker çeşidi olup içinde boşluk olmayan, kristalli, orta sertlikte, işlenmesi kolay bir taştır. Genellikle bünyesinde bulunan saf kalsiyum karbonat ile demir oksitlere, kuvars ve mika gibi minerallere göre renk alan mermer, çeşitli renk ve desende olabilir.
Mermerlerde kristaller iri taneli, sık dokulu, boşluk bırakmadan birbirine girmiş durumdadır. Bu nedenle, dona karşı dayanıklıdır. İyi işleme tekniği ile ince levhalar haline gelebilir. Fakat hava kirliliğinin fazla olduğu yerlerde zehirli gazlardan etkilenerek aşınma, renk solması ve matlaşma gösterebilir. Bunun yanında renk ve boyalarla çok çabuk etkilenir, leke tutar. Saf mermer, bina içi süsleme ve kaplamalarında çok kullanıldığı gibi, heykelcilikte ana yapı materyali durumundadır. Özellikle Rönesans bahçelerinde sert zemin döşeme materyali olarak çok kullanılmıştır.
Mermer plak halinde kullanılan bir taş çeşididir. Plak kalınlığı 2 cm veya daha kalın olarak katraklarda kesilerek kullanılır, iyi bir mermer plakanın damarları uzunluğuna paralel, rengi bulutlu, benekli ve çarpık, yoğunluğu 2500 kg/m3, basınca mukavemeti ise 600 kg/cm2’den az olmamalıdır.
Günümüzde mermerin düşük kaliteli olanları yapı dışı konstrüksiyon çalışmalarında kullanılmaktadır. Bunların içinde yabancı madde olarak çok miktarda kil, kuvars ve bazı fosiller sık görülebilir. Bu tip mermerlerin yol ve bina yapımında olduğu kadar, dış mekan düzenlemelerinde moloz ve kesme taş duvar yapımı ile mozaik yapımı için mermer pirinci olarak çok kullanıldığı söylenebilir. Ülkemizde Afyon, Marmara Adası, Balıkesir, Bilecik, Bandırma, Denizli, Muğla, Manisa, İzmir ve Kastamonu da zengin mermer rezervleri bulunmaktadır.
Arduvaz: Tortul kil taşı olup yüksek basınç altında kırılmış veya düz tabakalar halinde bulunur. Bu tabakalar kolayca ince katmanlara ayrılabilir. Tabakalar halinde elde edilen arduvaz yüzeyi düzgün, bazen de pürüzlüdür. Rengi siyaha yakın, mavi gri, yeşil, kahverengi ve kırmızımsı olabilir. Düzgün yüzeyli plakalar kaygandır. Mekanik olarak yüzeyi parlatılabilir.
Aşınmaya, hava koşullarına ve asitlere çok dayanıklıdır. Demir sülfür ve kalsiyum karbonat içeren çeşitleri nemli endüstriyel atmosfer koşullarında oluşan sülfürik asit etkisiyle kolayca aşınabilir. Aynı kalınlıktaki levha halinde oluşan diğer taşlara oranla basınç ve çekmeye dayanım çok yüksektir.
Türkiye’de Batı ve Orta Anadolu’da, yer yer Toroslarda ince ince levhalara ayrılan gri-siyah renkli arduvazlar vardır. Bunlara “kayraktaş” veya “kaygantaş” denir.
Çok ince tabakalara ayrılabilen arduvazlar, çatı ve duvar kaplamalarında kullanılabilir. Kalın tabakalı arduvazlar basamak yapımında ve döşeme materyali olarak dış mekanlarda görülebilir.
Kuvars: Kum taşlarının yüksek ısıda kristal yapılarının değişmesi ile oluşur. Rengi çoğunlukla açık beyaz, san, yeşil ve pembe renkli olabilir. Sık dokulu, arasıra benekli ve gözenekli olanlarına rastlanır. Genel görünüşleri cilalı ve parlaktır. Granitten sert ve çok dayanıklıdır. Kumtaşından farklı olarak tabakalaşma göstermediklerinden istenen yönde kullanılabilir. İç ve dış mekanlarda cephe kaplamalarında ve yurdumuzun bazı yörelerinde yapı taşı olarak kullanılmaktadır.
Gnays: Granit ya da birkaç tip magmatik ve tortul taşın başkalaşması ile oluşmuş metamorfik bir taştır. Yapısı karmaşık ve iri taneli olup, paralel mika, sist ve granit katlarından oluşabildiği için kolayca tabakalara ayrılarak levha haline gelebilir. Basınç ve çekmeye karşı dayanımı düşüktür. Düşey elemanların kaplamasında kullanılan iyi bir yapı materyalidir. Donlardan etkilenir ve zeminlerde döşeme olarak tavsiye edilmez. Ülkemizde Batı Anadolu’da özellikle Aydın ve İzmir dolaylarında ve Bursa’da geniş yataklar halinde bulunmaktadır.
Kuvarsit: Taneleri ve çimentosu silis olan kumtaşlarına kuvarsit ismi verilir. Bunlar, ya silisli kum tanelerinin yine silisli bir çimento ile birleştirilmesi ile veya metamorfizmanın sıcaklık ve basınç etkisi ve yeniden kristallenmesi sonucuyla meydana gelir. Çimentolanmanın tam olup olmadığına göre kuvarsitin sağlandığı değişebilir.
Kuvarsitler genellikle açık renkli, homojen, sert ve sağlam kütlelerdir. Aşınmaya karşı direnci fazla, porozitesi çok azdır. Kırılan yüzleri düz ve camsıdır. Bundan dolayı inşaat taşı ve kaplama taşı olarak kullanılır.
Güney Anadolu’da, Antalya-Silifke arasındaki Toroslarda, Anamur-Gazipaşa arasında sahil yolu üzerinde, Kalendere Köyü civarında fillit ve klorit şistler arasında ve muntazam tabakalar halinde ve Afyon-Ankara asfaltı üzerinde, Afyon’dan 15 km mesafede Güzelim Dağı eteklerinde mika şistlerle ara tabakalı yer yer konglomeratik kuvarsitler görülür. Bunlar tipik metamorfik kuvarsittir.
Kuvarsitler saf silis bakımından zengin oldukları zaman camın hammaddesini oluşturur. Silika tuğlası ve hafif yapı malzemesi yapımında ana madde olarak kullanılır. Yurdumuzda üretilen ytong kuvarsitten yapılmaktadır (Erguvanlı, 1983).
c Tortul Taşlar: Bu grup taşlar oluşumu itibariyle iki çeşittir. Bunlardan birincisi organik tortul taşlar olup, organik klastik, kimyasal çökelme ürünü kalker, kuvarsit, dolomit vb. olarak sıralanabilir, ikincisi fiziksel tortu ürünü olan klastik taşlar ise konglomera, pres, puding, grovak gre, kumtaşı, breş ve kayağan taş olarak alt gruplara ayrılırlar.
Tortul (pekleşmiş) taşların en önemlileri konglomeratlar (çakılkaya) yani konglomeralardır. Konglomeratlar, 2 mm’den büyük, küçük parçalar halindeki kitlelerin kil, kalker ve ince kuvars gibi minerallerle çökelip birleşmesiyle veya suda bulunan silisyum oksit, hematit ve limonit gibi minerallerle doğal çimentonun birleşmesiyle (çökelrnesiyle) meydana gelmişlerdir.
Konglomeratlar içindeki kitleler köşeli parçalı ise breş, yuvarlak parçalı ise puding ismini alırlar. Breş ve puding taşlarının ince tabakalar halinde kesilerek iç kaplama malzemesi olarak kullanımı yaygındır. Konglomeratlar yeşil, pembe, san, kırmızı renklerde olabilir ve iyi cila alırlar. Konlomeratların peyzaj yapı materyali olarak kullanımı yapı dekorasyonunda olduğu kadar yaygın değildir. En önemli konglomeralar Bilecik ve Vezirhan dolaylarında çıkarılmaktadır. Hereke, Gebze, Kocaeli yöresinde puding; İznik, Bilecik, Adapazarı, Kütahya ve Tarsus’ta breş çıkartılmaktadır.
Kumtaşı: Ana mineral 0.06-2 mm arasındaki kuvars (kum) taneleri ile mika ve feldspastan meydana gelmiştir. Kumtaşının bağlayıcı malzemesi killi, kalkerli, marnlı ve demirli malzemeye bağlı olarak beyaz, san, kahverengi, gri ve siyahımsı olabilirler. Bu nedenle çeşitliliği fazla olan kum taşlan, genellikle gözeneklidir. Bazı hallerde alacalı ve desenli olanlar görülür. Bu tip kumtaşları düşey kaplamalarda, saf levha halinde olanları ise çatı örtüsü olarak kullandır. Çoğunlukla kimyasal maddelere dayanıklı değildir. Yağış ve sıcaklık farklılıklarından etkilenir ve kolay aşınır. Sert ve iri taneli olan kumtaşları bileme taşı olarak kullanılmaktadır. Peyzaj mimarlığı çalışmalarında kurmasının fazla bir uygulama alam olduğu görülmemektedir. Ülkemizde Şile, Tekirdağ, Osmaneli ve Elazığ’da çıkarılmaktadır.
Tortul taşlar içinde kum ve çakıllar da vardır. Bunlar agregatlar bölümünde kum-çakıl ve kırma taş (mıcır) olarak ele alınmaktadır.
Kimyasal çökelme ürünü tortul taşlar: Sularda çözülmüş olan mineral maddelerin kimyasal ve fizikoşimik olaylar sonunda tortulaşmasından meydana gelmiş taşlardır. Bu grup içindeki en önemli yapı materyali arasında traverten, kalker tülleri, albatr ve oniks sayılabilir.
Traverten: Sıcak tatlı sular içinde bulunan bikarbonatın, karbondioksitini kaybetmesi sonucu çökelmesinden meydana gelen kalker tabakalarına traverten denilmektedir. Travertenler dokularında bulunan delikler (gözenekler) nedeniyle kalkere oranla hafif, sertliği ise değişiktir. Renkleri beyaz, san, bej, krem, kahverengi, açık pembe ve esmer gri olabilir.
Travertenin ocaktan çıktığı zaman yumuşak ve işlenmesi kolay bir yapısı vardır. Hava ile temasında ocak nemini kaybederek sertleşir. Yeterince sertleşmemiş, kesif yapıda çatlaksız ve homojen sertlikte olmayan travertenler kullanılmamalıdır. Dış mekan çalışmalarına uygun travertenin porozitesi %12’den az, su emmesi ağırlığının %5’inden az olmamak, basınç mukavemeti ise 200 kg/cm2’den fazla olmalıdır.
Dış mekanda blok veya kaplama materyali olarak teras, duvar, basamak, bank ve havuz kaplamalarında, küçük parçalar halinde çimento harcı ile desenli döşemeler yapımında kullanılabilir. Cilayı iyi kabul etmez; perdah yapılabilir veya hafif murçlanabilir. Gözenekli olduğundan yatay döşemelerde donlardan etkilenmektedir. Ülkemizde Nevşehir, Denizli, Çankırı, Antalya, Ankara, Bolu, Niğde, Afyon, Van, Siirt ve Hatay civarında bulunmaktadır.
Kalker: Deniz kaynaklı organik artıkların çökelmesinden meydana gelmiştir. Bitki artıkları ve fosil ihtiva ettikleri için gevşek ve delikli yapı gösterebilirler. Renkleri beyaz, açık pembe, koyu gri ve damarlı olabilir. Doğada rastlanan kalkerlerin çoğu tabakalar halinde bulunur ve ocaktan çıkarılması kolaydır. Kalker ilk çıkarıldığı zaman ocak suyu nedeniyle işlenmesi kolay, fakat ocak suyunu kaybedince sertleşen bir yapı taşıdır. Bazı çeşitleri ince yonuya gelmez. Kalkerler muhtelif renk ve dokuya sahiptir. Bu nedenle kullanma yeri taşın özelliklerine bağlı bulunmaktadır. Dış mekanda yapı taşı olarak (kesme ve moloz taş olarak) duvar, basamak, zemin döşemeleri ve havuzlarda çok kullanılır. Formal ve informal plaklar halinde işlenebilir. Kalker taşı ile örülen duvarlarda taşın tabakalaşma yönü, duvar örgüsüne paralel olmalıdır. Kalker taşına yurdumuzun hemen her yerinde rastlanabilir ve ateşle ilgili mekan ve yapılarda kullanılmaz. Çünkü kalker taşının küçük parçalar halinde yakılmasından kireç elde edilir.
Dolamit: Kalker oranı çok yüksek olan kalsiyum magnezyum karbonattır. Normal kalkere nazaran asite karşı daha dayanıklıdır. Yapı konstrüksiyonunda ve metalürjide kullanılmaktadır.
Silex (Çakmak Taşı): Silisyum oksit ve opal kritallerinin bağlanmasıyla meydana gelmiş çok dayanıklı bir taşar. Ateşe ve kimyasal maddelere çok dayanıldı olmaları nedeniyle her tip inşaatta kullanılabilir. Ayrıca gözenekli, hafif olanları ise kubbe, kemer yapımı ile agregat yapımında tercih edilmektedir.
Peyzaj mimarlığı çalışmalarında kullanılan yapı taşlan TS 1910/2513 olarak tanımlanmıştır. Dış mekan duvar bordur ve döşemelerinde kullanılacak taşlar homojen, sert, damarsız, çatlaksız, yoğun yapılı, hava çekilerine ve dona karşı dayanıklı olmalıdır Ayrıca ocak nemini (yatak suyunu) kaybetmiş darbe etkisi ile dağılmayan nitelikte, emsinin karakteristiklerini gösteren özellikte olmalıdır.
Taş kırıklığı zaman yüzeyi sedef gibi ya da pul pul gözüken yapıda olan taşların harca yapışması tam olmaz. Yonu işlerinde kullanılması düşünülen taşlar ince taneli ve kolaylıkla islenebilir olmalıdır.
Peyzaj mimarlığı yapısal düzenleme çalışmalarında daha önce aynı ocaktan çıkarılıp kullanılarak dayanıklılığı denenmiş taşlar öncelikle tercih edilmelidir. Genel olarak toplama (dere yatağından) taşlarla taşıyıcı duvarlar sapılmaz. Köşeli biçim verilebilen toplama taşlarla küçük teras duvarları ile alçak istinat duvarları yapılabilir.
Peyzaj konstrüksiyonunda kullanılan taşlar değişik taşçı aletleriyle işlenme durumlarına göre aşağıdaki çeşitlere ayrılabilirler.
Moloz taş: özel bir yontma işlemi yapılmadan taş ocağından çıktığı gibi kullanılan taşlardır. Bu taşların görünen yüzeylerdeki köşe açılan 60°’den az, en küçük kenarı ise 10 cm’den küçük olmamalıdır.
Kaldırım taşı: Bir çeşit moloz taş niteliğinde olup Arnavut kaldırımı yapımında kullanılır. Taşların kenarları doğru, yüzeyleri düzgün ve çoğunlukla dörtgen veya çok kenarlıdır. Çekiç ile kenarları kırılarak konulacak yere göre düzeltilir. İrilikleri değişik olup, kalınlığı 15-25 cm arasında değişir (Şekil 2.5).
Çaplanmış moloz taş: Kenarları çekiçle düzeltilmiş, dikdörtgen veya çok kenarlı, yüzüne düzgün biçim verilmiş taşlardır. Taşın yatak ve yan yüzleri görünen yüzüne dik ve en az 5 cm’lik kısmı düzeltilmiştir. Çok kenarlı taşların her bir köşe açısı 60°’nin altına düşmez. Taşın görünen yüzünde 5 cm’den büyük kabarıklık ve kenarlarından daha çukur kısımlar bulunmamalıdır.
Çaplanmış moloz tasların en küçük kenarı 15 cm’den daha kısa olmamalı, taşın duvar derinliğine girecek boyutu diğer boyutlarından uzun olmalıdır.
Kaba yonu taş: Yatak ve yan yüzleri görünen yüzeyine dik ve en az 15 cm olmak üzere murç veya tarak ile düzeltilmiş, dikdörtgen veya çok kenarlı, yüzeyi düzgünleştirilmiş taşlardır. Kaba yonu taşlarda görünen yüzey kenarları aynı düzlemde olur. Taş yüzey çevresine 2 cm eninde kalem veya murç la ince çerçeve açılmış olabilir.
Cephede görünen taş yüzeyinde kabarıklık 3 cm’yi geçmez ve cephe kenarlarında çukurluk bulunmaz. Çok kenarlı taş yüzeyinde köşe açısı 60°’den küçük olmaz. Kaba yonu taşlar dörtgen yüzeyli olursa yükseklik en az 20 cm, genişlik en az 30 cm ve derinlik ise en az 25 cm olmalıdır.
Çok köşeli kaba yonu taşların yatak ve yan yüzlerinde 15 cm’ye kadar hiçbir kesit daralması olmamalıdır. Taşın damarında her kenardan 2 cm’den daha çok olmamak kaydıyla kesit daralabilir.
Özel kaba yonu taşların görülebilen yüzlerinin ölçüleri projeden alınır. Yonu kaba bir isçilikle bitirilmiş olur. Bu tip taşlar dış mekan çalışmalarında kemer yapımında kullanılabilir.
İnce yonu taş: Görünen yüzeylerin tamamı, yatak ve yan yüzleri 15 cm derinliğe kadar düzgün ve gönyesinde, taşçı kalemiyle geri kalan kısmı murç ve ince tarakla işlenmiş taşlardır (Anonim, 1996). Görünen yüzeylerde taş kenarları düzlemine göre çukurluk olmamalı ve kalemle yapılan çerçeve içerisi aynı düzlemde veya 2 cm kadar çıkıntılı olarak murç ve ince tarakla düzeltilmiş, işlenmiş olabilir. Taşların en küçük boyutu 20 cm’den az olmamalıdır.
İnce yonu taşlarda yatak ve yan yüzlerinde 15 cm derinliğe kadar kesit daralması olmamalıdır. Taşın kuyruk kısmına doğru kesit daralması olan yüzeylerde 2 cm’den fazla daralma görülmemelidir.
Kesme taşlar: özel uygulamalarda, proje ölçülerine ve detaylara göre hazırlanan düzgün geometrik şekilli yontulmuş taşlardır. Taşın işlenmesi yontma veya kesme yoluyla olabilir. Kesme taşların yatak ve yan yüzlerinde kesit daralması olmaz. Taşın görünen yüzünde kalemle çerçeve açılmış ve çerçevenin içi kalem veya ince tarakla düzgün şekilde işlenmiş olur.
Kesme taşların köşeleri düzgün ve iyi işlenmiş olmalıdır. Kırık köşeli taşlar örgüde kullanılmaz.
Taş yonu işçiliğini vazgeçilmez ürünü olarak yüzyıllardır kullanılan doğal parke taşlan TS 2809 olarak belirlenmiştir. Parke taşı granit, bazalt, diyorit, diyabaz, melafir, gabro, grovak ve benzeri kayaçların küp ve prizmaya yakın boyutlarda kırılarak yapılan taşlardır. Son yıllarda özellikle yaya bölgeleri, yol ve meydanlarda sert yüzeylerin yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır
Doğal parke taşlan özelliklerine göre I. sınıf ve II. sınıf olarak İki gruba ayrılır. Birinci sınıf taş parkeler büyük parke (BPT), küçük parke (KPT) ve mozaik parke taşı (MPT) olarak üç çeşittir.
İkinci sınıf parke taşlan; büyük parke taşlan (BPT) ve küçük parke taşı (KPT) olarak ayrılır. Bunların dışında bağlayıcı parke taşlar da vardır ve parke döşemelerin her sırasının başında ve sonunda kullanılırlar. Boylan büyük parke taşının yaklaşık 1.5 katı olabilir.
Parke taşlan mukavemet Özellikleri ve deney sonuçlan TS 2809 kapsamı içinde verilmektedir. Küçük parke taşlarının yüzey düzgünlüğü ve biçimlerine ilişkin bilgiler TS 2809’da verilmektedir (Anonim, 1985).
2.2. Agregat
Peyzaj konstrüksiyonunda kullanılan agregat grubu yapı materyali içinde doğal olarak hazır sağlanabilir malzemeler kum ve çakıllardır. Bu grup içinde çeşitli şekillerde işlenerek elde edilen kırma taşlar ise doğal malzemelerin parçalanmalarıyla elde edilen yapay oluşumlu agregatlardır. Özgül ağırlıkları 2.0 gr/cm’den büyük ve genellikle 100 mm’ye kadar çeşitli büyüklüklerde taneli materyallerdir (Artel, 1969).
Agregatlar elde edilişlerine göre nehirden, denizden, göllerden ve taş ocaklarından doğrudan elde edilen kırılmış veya kırılrnamış doğal agregatlar ile sanayi ürünü, yüksek fırın cürufu kırılmış ve kırılrnamış yoğun yapılı yapay agregatlar şeklinde iki ana gruba ayrılır.
Agregatlar tane iriliğine göre de üç gruba ayrılmaktadır:
İri agrega grubu, kırma taş çakıl veya bunların karışımlarından oluşan 4 mm göz açıklıklı kare delikli elek üzerinde kalan agregadır. İnce agrega kırma kum, doğal kum ve bunların karışımından oluşan 1 mm göz açıklıklı kare delikli veya kare gözlü elekten geçen agregadır. Karışık (tuvenan) agrega, doğal agrega ocağından konkasörden veya sanayiden doğrudan doğruya elde edilen elenmemiş iri ve ince agrega karışımıdır (Postacıoğlu, 1987).
Agregatlar peyzaj mimarlığı konstrüksiyon çalışmalarında yalnız olarak kullanıldıkları gibi, çeşitli bağlayıcılarla birleştirilerek kütle (aglomerat) beton yapımında kullanılırlar, örneğin; betonlar, blok ve modüler birimler (briket, plak elemanlar, yapı blokları vb.) gibi.
Kum: Çeşitli atmosferik etkilerle taşların parçalanması sonucu sağlam minerallerden meydana gelmiş, bünyesinde bol miktarda kuvars bulunduran doğal bir agregattır. Birçok yapı ve peyzaj konstrüksiyonu için ana materyaldir. Harç yapımında kullanılan ve 8 mm’lik elekten tamamı geçen doğal veya yapay ince agreganın ortalama tane iriliği 0.0-7.0 mm arasında kabul edilmektedir. Kumlar tane iriliğine göre sınıflandırılınca; 0.0-1 mm çaplı ince kum; 1-3 mm arasında olan orta kum, 3-7 mm iriliğinde olanlar ise kaba kum olarak isimlendirilir.
Kum, dere yataklarından veya buzul devrinin sürükleyip depolandığı kum yataklarından (ocak) çıkarılır. Ayrıca sahillerde bol miktarda bulunmasına rağmen tuzlu olması nedeniyle, aglomerat yapımında kullanılamaz.
Yıkanmamış deniz kumu dolgu ve tesviye işlerinde kullanılabilir. Kum dere ve ocaklardan elde edildiği gibi yapay olarak kırma taşlardan da elde edilir. Kırma taş kumu bütün harçlarda kullanılabilir.
Kumun içindeki kil oranı fazla olunca kalitesi bozulur. Bünyesinde hacim olarak %8’den daha fazla kil bulunduran kum, harç ve beton yapımında kullanılmamalıdır. İyi nitelikli kumun kil oranı hiçbir zaman %1-3’ü geçmemelidir. Kum içinde kilden başka organik artıkların da bulunmaması gerekir. Kum, sert, taneleri köşeli veya yuvarlak ve temiz olmalıdır. Kum içinde bulunabilen yabancı maddeler bağlayıcıların kum tanelerini yapıştırmasını güçleştirir.
Kumun temizliği avuç muayenesi ile kolayca anlaşılır. Kum avuç içinde sıkılıp bırakılınca kum taneleri ele yapışmamalıdır. İyi bir harç kumu için tane büyüklüğü oram; %40’ı 0-1 mm arasında, %32’si 1-3 mm arasında, %28’i ise 3-7 mm arasında olmalıdır.
Kum içinde 0.06 mm elekten geçen ince malzeme ağırlığının %4ten az ve %6’dan, kolayca ezilen maddeler ağırlıkça %1’den, suda yüzen hafif maddeler ise ağırlıkça %0.5’den fazla bulunmamalıdır.
Kumların tane iriliğine göre kullanış yerleri değişiktir. Peyzaj konstrüksiyonunda ince kumlar, ince sıva, havuz şapı, moloz ve yonu taş duvar derzlerinde; orta kumlar, yonu taşı, tuğla duvar örgü ve döşeme derzlerinde; iri kumlar, moloz taş duvar ve beton plak yapımında yer alır. Ayrıca kumlar bağlayıcısız olarak parke döşeme altında, çocuk bahçeleri kum havuzlarında ve Japon bahçelerinde zemin örtüsü olarak kullanılır.
Çakıl: Tane iriliği 7 mm’den büyük, yuvarlak ve köşeli çeşitli minerallerden meydana gelir. Doğal olarak doğada uğradıkları ayıklanma nedeniyle genellikle dona dayanıklıdır. Çoğunlukla içinde silex, kuvars, kuvarsit, kumtaşı ve kireçtaşı bulunabilir. Konstrüksiyonda kullanılacak çakıl temiz olmak, organik maddeler, kömür, kil gibi şişebilir maddeler ve kum gibi yıkanabilir maddeler hacim olarak %2’yi geçmemelidir. Bu amaçla çakıllar yıkanır ve eleklerden geçirilerek temizlenip, çaplarına göre boylandırılırlar.
Buna göre 15 mm’den geçen 7 mm’lik elekten geçmeyen çakıla ince çakıl, 30-15 mm arasında olan çakıla orta çakıl, 70-30 mm arasındaki çakıla iri çakıl adı verilir.
Çakıl; peyzaj yapı konstrüksiyonunda beton yapımında kullanıldığı gibi, serbest olarak otoparklar ve yollar için yüzey kaplaması olarak kullanılır. Ayrıca, beton ve polietilen havuzların yüzey kaplamalarında serbest olarak yer alabilir.
Kırmataş: Oynak tortul taşlar sınıfına girmemekle birlikte çeşitli iriliklerde kayaların yapay olarak parçalanması ile elde edilmektedir. Beton ve asfalt için yapay olarak hazırlanan kırmataş granit, dolamit, bazalt, diorit ve kireç taşından yapılmaktadır. Genellikle konkasör denilen makinalarla yapılır. Eleklerde istenilen büyüklüklerde ayrılarak yıkanırlar. Peyzaj içinde kırmataşların kullanım yerleri çakıl ile aynı olup, seçimlerde sağlanabilirlik ve ekonomi önemli bir faktör olarak ele alınabilir.
Kırma taşın agrega ve tane dayanımı elde edildikleri taşa ait basınç dayanımının 1000 kgf/cm2,den büyük olması gerekir. Bu dayanımın küçük olması yapay agregalarda aşınmaya dayanımı azaltır. Kırmataş agregalar su emmesinin %0.5’den az ve basınç dayanımının 1500 kgf/cm2’den fazla olması halinde dona dayanıldı kabul edilir. TS 706 ile çakıl ve kırmataşlar belirlenmiştir.
Kaynak:Uzun, G., 2005. Yapı Materyalleri, Çukurova Üniversitesi Xiraat Fakültesi Yayınları.
