17 şubat cuma günü Plant ödülleri 2015-2016 için İstanbul’a seyahat ettim. Çeşitli sebeplerden çok yoğun ve zor bir hafta olmuştu benim için. Akşam Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nin heybetli salonunda törende camiadan pek çok kişiyi sahnede görme fırsatı buldum. Değişik bir tecrübeydi. Sonrasında Ferhat Göçer Konseri. Zaten her çalışmasını takip ettiğim, çalışkanlığı ve yeteneği, zekası ve başarıları ile hayranlık duyduğum sanatçı, canlı performansında da olağanüstü idi. En ön orta sırada yüz yüze bir konser her zaman kısmet olmaz. Ama şanslı günlerimdendi o cuma. Her ne kadar uçak arızasından dolayı rötarlı bir uçuş ve iki taksi değişimi sırasında kırılan tırnak vs. sayılmazsa.
Konser güzeldi dedim ama, güzel yetmez Sessiz Gemi ile Ferhat Göçer beni benden aldı.
Yahya Kemal Beyatlı’nın o eşsiz şiiri ve Hümeyra’yı hiç bir şeye değişmem. Ama Ferhat Göçer’de inanılmaz bir adammış kelimelere dökemediğim pek çok sebepten anladım. Daha çok sevdim onu. Teşekkür ederim ona ve onu yaradana. Bizim gibi düşünenlerin ve hissedenlerin varlığını bilmek umut veriyor. Bazen aynada bile göremiyorken kendimi, bize benzeyenleri görebilmek ne güzel.
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.