19.Kasım.2014
Seda Bağcan’ın Sufi Soul “NEYİM” adlı albümünden bir şarkıyı paylaşmak istiyorum. O kadar güzel ki. Aynı dilden değil aynı kalpten konuştuklarımızın anlayacağı türden bir eser. Sözler Emrehan Halıcı’nın müzik istemezseniz duymazsınız ama ya isterseniz: Bir cümle yazacak kadar uzakta Google’a.
Seninle Güzel It’s Beautiful With You
SEN AŞKIN YOLU YOU ARE THE ROAD TO LOVE
SEN DOSTUN ELİ YOU ARE THE HAND OF A DEAR FRİEND
SEN PİRİN DİLİ YOU ARE THE WORDS OF A MASTER
SENİNLE ANMAK GÜZEL IT IS BEAUTIFUL TO REMEMBER, WITH YOU
SEN HAYAT SIRRI YOU ARE THE SECRET OF LIFE
SEN GÖNÜL NURU YOU ARE THE LIGHT OF THE HEART
SEN ATEŞ KORU YOU ARE THE EMBER OF FIRE
SENİNLE YANMAK GÜZEL IT IS BEAUTIFUL TO BURN WITH YOU
SEN GÜMÜŞ GÜLÜ YOU ARE THE SILVER ROSE
SEN ÇİÇEK BALI YOU ARE THE HONEY OF FLOWERS
SEN KEKİK DALI YOU ARE THE BRANCH OF THYME
SENİNLE KONMAK GÜZEL IT IS BEAUTIFUL TO PERCH UPON WITH YOU
SEN SEVDA CANI YOU ARE THE LIFE OF PASSIONATE LOVE
SEN YÜREK KANI YOU ARE THE BLOOD OF THE HEART
SEN YOKKEN BENİ IT IS BEAUTIFUL TO THINK THAT I AM
SENİNLE SANMAK GÜZEL WITH YOU WHEN YOU ARE NOT HERE
En çok son iki dizeyi seviyorum. “Sen yokken beni Seninle sanmak güzel”
Bu iki dizenin sufi anlamından uzaklaşıp birazcık kendi yaşamıma döndüğümde pek çok yönden benimle uyumlu buluyorum. “Mış” gibi yaşamak. Çok sıkıldığımda kendi dünyamda kendi kendimle mutlu olmak için”mış” gibi yaparım. Sevdiklerim, istediğim şeyler, beklediğim davranışlar…daha daha pek çok şey için yokken yanında varmış gibi düşünürüm. Belki işin uzmanları bunun psikolojik bir sorun olduğunu bile söyleyebilirler. Ama bana göre sorun yok. Bu bir çeşit mutluluk oyunu. Ben böyle mutluyum. Ne zaman istersem içim heyecan ve mutluluk dolu olabiliyor bu sayede. Beynime azıcık da olsa adrenalin gidiyor. Ne bileyim işte bir kere deneyin anlayacaksınız beni. Aslında bu kadar anlatmaya çalıştığım şeyin hayal etmek eylemiyle aynı kapıya çıktığını siz çoktan anlamışsınızdır bile.
Hayal etmek çok önemlidir. Özellikle tasarım disiplini içinde olanlar için. İki boyutlu planı ve kesiti verilen bir cismin üç boyutlu görünüşünü hayal edebilmek. Başka insanların hayallerini süsleyen mekanları hayal edip tasarlayabilmek. Hiç kimsenin hayal edemeyeceği farklı şeyleri hayal edip ortaya koymak. En önemlisi tasarladığı ürünün etkinliğini hayal edebilmek.
Gestalt terapisinin kurucusu Frederick S. Perls üç tür farkında oluş alanından söz etmektedir. Bu Doğan Cüceloğlu’nun Savaşçı kitabında oldukça güzel anlatılmış: Bu alanlar katmanlar gibi, birbirleri üstüne geçmiş durumdadır. Birincisi kişinin kendinin farkında olmasıdır. Bu farkında oluş, temel bir bilinçtir. Gelişerek kişinin yaşamında sürekli olabilir; ama sürekli bastırılıp köreltilerek, hiç gelişmeme ihtimali de vardır. Eğer bu farkında oluş, gelişimini sürdürüp tamamlanabilirse, o zaman “gözlemleyen ben” dediğimiz bilinç oluşur. İkinci alanı anlatabilmek için önce üçüncü alandan söz etmek daha iyi olacaktır. Üçüncü alan dış dünyanın farkında olmaktır. Dışımızda bizi kuşatan çok boyutlu ve karmaşık bir evren var. Bu evreni olduğu gibi görebilmek, ona uyum sağlayabilmemiz için gerekli. Bu dış gerçekliği olduğu gibi algıyabilmek, onunla ilişkiyi devam ettirebilmek önemlidir. Bu algılama, kişinin dış dünya gerçekliğiyle olan ilişkisinin temelini oluşturur. Ne var ki, kişinin dış dünya realitesiyle ilişkisini devam ettirebilmesi zordur. Çünkü ikinci alan bunu engeller. İkinci katman kişinin kendinin farkında oluşu ile dış dünyanın farkında oluşu arasında yer alır. Bu, kavramsal algılamanın, dil ve kültürün yer aldığı dünyadır. Bu çoğu kere kişinin dünyayı ve kendisini doğrudan algılamasını engeller. Sanki kişinin kendisiyle onun içinde yaşadığı dünya arasında bir duvar örer. Kişi ne kendisinin ne de dış dünyasının farkına varır; sadece bu duvarın gerçeğini yaşamaya başlar. Yani, bu duvar kişinin kendi gerçeği imiş gibi görünür.
1998 yapımı en iyi erkek oyuncu ve drama ödüllü Truman Show filmini izleyenler yazılanları kolaylıkla filmle ilişkilendirebileceklerdir.
Perls’e göre bu orta katman herşeyi kaplayarak, kişinin özbenliği ile ilişkisini kesmeye başlar. Bu orta katman deneyimli öğretmenlerin sözlerini, annenizin ve babanızın inançlarını, toplumun eğitimle ilgili değerlerini içerir. Sizin kendi özünüzün ne olduğu ile ilgili algılamanıza olanak vermez.
Hangimiz bunun farkındayız? Hangimiz sıkıntılarımızın, depresyonlarımızın, üzüntülerimizin sebeplerinin farkına varabiliyoruz? Hangimiz kendi özümüzü bulma yolunda yüreğimizin götürdüğü yere gidebiliyoruz? Hangimiz hayallerimizin peşinden sonuna kadar koşacak cesarete sahibiz?
Neden olmasın belki de siz?